Melek ve İlham Aldığı “Salon” Kadınları: Şair Nigâr, Leylâ Saz ve Fehime Nüzhet

Sakıp Sabancı Müzesi
10 min readApr 2, 2024

--

Tanzimat’ın kültürel açılımlarıyla oluşan yeni aydın grubunun üst sınıf kadın üyelerinden bu üç şahsiyeti, Melek Celâl’in hayatı ve sanatı üzerinden mercek altına alarak, sizi geç Osmanlı’nın edebiyat “salon”larında bir yolculuğa çıkarıyoruz…

Jean-François de Troy (1679–1752), La lecture de Molière [Molière Okunurken], 1730 civarı.

18. yüzyıl Fransız entelijansiyasının salon littéraire [edebiyat salonları] geleneği, Osmanlı’da karşılığını 19. yüzyılın ikinci yarısında bulur. Edebiyat, siyaset ve sanat alanından kadınlarla erkeklerin bir arada ağırlandığı Avrupai “salon”lar, genellikle edebiyat alanında faaliyet gösteren kadınların oturma odalarında, belirli aralıklarla tertiplenen buluşmalardır. Tanzimat’ın kültürel açılımlarıyla oluşan yeni aydın grubunun üst sınıf kadın üyelerinden olup, söz konusu buluşmalara ev sahipliği yapan zarif isimlerden biri de Melek’in anneannesi Eşref Hanım’dır.

Melek’in gençliği. Doğan Paksoy Arşivi.

18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başında Balkanlar’da geniş bir bölgeyi idaresi altında tutan Tepedelenli Ali Paşa’nın soyundan gelen Melek, İstanbul’un köklü, kültürlü ve varlıklı bir ailesine mensup olmanın sosyoekonomik ayrıcalıklarıyla, mürebbiyeler eşliğinde büyür, piyano ve Fransızca dersleri aldığı, Avrupai bir konak eğitimi görür ve dönemin sanatına yön veren isimlerle erken yaşta tanışır. Kadınların toplumdaki konumları için mücadele etmeye başladığı bir dönemde onu resim yapmaya yüreklendiren; anneannesi Eşref Hanım’ın da yakın arkadaşı olan Şair Nigâr Hanım’dır. Zamanının kültür sanat mahfeli olan anneanne evinde tanıyıp da ilham aldığı diğer iki kadın ise Leylâ Saz Hanım ile Fehime Nüzhet Hanım’dır. Geç Osmanlı’da rol model niteliği taşıyan, gelenekten geleceğe uzanan radikal bir dönemeçte, tarihe attıkları özgün imzalarla çağlarının cesur ideallerini yansıtan bu üç kadına, Melek Celâl’in hatıralarından bakıyoruz.

Melek’in el yazısıyla kaleme aldığı, “Leylâ ve Nigâr Hanımefendiler” başlıklı anı metni. Doğan Paksoy Arşivi.

Küçük çocuktum. Bizim eve gelen misafirlerin içinde en çok sevdiğim büyükvalidemin [Eşref Hanım] ahbapları olan Nigâr binti Osman [Şair Nigâr], Fehime Hanımefendi [Fehime Nüzhet] ve Leylâ Hanımefendilerdi [Leylâ Saz]. Onları gördüm mü artık oyunu falan unutur gidip salonun bir köşesinde uslu uslu söylenenleri anlamaya çalışırdım. Tabii hiçbir şey anlayamazdım fakat onları seyretmek benim için en büyük zevkti.

Melek Celâl’in “Leylâ ve Nigâr Hanımefendiler” başlıklı anı metni.
Doğan Paksoy Arşivi.

Şair Nigâr Hanım

Şair Nigâr Hanım. Sol: Doğan Paksoy Arşivi. Sağ: Nigâr Nigâr Alemdar Koleksiyonu.

Dönemin kadınları için önemli bir rol model teşkil ettiği gibi, Melek Celâl’in resme başlamasında etkisi olan Şair Nigâr Hanım, kadın yazarların az olduğu, faaliyet gösterenlerin ise erkek isimleri ardına gizlendiği bir çağda, duygularını gerçek kimliğiyle ifade ederek Avrupai tarzda, samimi eserler verir. 1848 Macar İhtilali’nden sonra Türkiye’ye sığınarak ihtida eden ve “Macar” lakabıyla tanınan Osman Paşa ile Sadrazam Keçecizâde Fuad Paşa’nın mühürdarı Nûri Bey’in kızı Emine Rif‘atî Hanım’ın kızı olan Nigâr bint-i Osman, 1862’de doğar. Yedi yaşında iken Madam Garos’un Kadıköy’deki yatılı okulunda Fransızca, piyano, resim ve dikişin yanı sıra Rumca, İtalyanca ve Ermenice öğrendiği gibi, dönemin ünlü ismi Ebüllisan Şükrü Efendi’den de Türkçe, Arapça ve Farsça dersleri alır. Hikâye, tiyatro, çeviri, mensure, mektup, makale, anı, sohbet, deneme gibi türlerde de eser veren şair, yazmaya on dört yaşında, erkek kardeşi Ali’nin ölümü üzerine söylediği bir mersiye ile başlar ve seneler içerisinde yabancı dillere çevrilen eserleriyle Avrupa basınında da ilgi görür. Eserlerinin yanı sıra giyimi ve yaşantısıyla da; geç Osmanlı’daki sosyal değişimin kadın çehresi olur. Basına ve üretime katılarak toplumsal görünürlük edinen, siyasal zeminde de yeni etki sahaları kazanmaya çalışan Osmanlı kadınının 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçiş döneminin saygın bir temsilcisidir. Erken yaştaki evliliğinden dünyaya gelen üç çocuğu Sâlih Münir, Sâlih Feridun ve Abdülmecid Efendi’nin özel kâtipliği görevini üstlenen Sâlih Kerâmet’tir.

Şair Nigâr Hanım, ailesi ile. Photographie Phébus. Taha Toros Arşivi. Ön sırada, sağdan sola: Nigâr Hanım, oğlu Sâlih Kerâmet, babası Macar Osman Paşa ve annesi Emine Hanım. Arka sırada: Eşi İhsan Bey, oğulları Sâlih Münir ve Sâlih Feridun ile.

Hanımlara Mahsus Gazete’nin başyazarı olan ve II. Abdülhamid tarafından Şefkat nişanıyla ödüllendirilen şair, uzun yıllar boyunca Nişantaşı ve Rumelihisarı’ndaki evlerinin salonlarında edebiyatçı, sanatçı, siyasetçi ve yabancı konuklardan oluşan seçkin bir zümreyi ağırlar. Zamanın koşullarında bir hayli cüretkâr sayılabilen, Salı Toplantıları olarak da anılan bu düzenli buluşmalara katılanlar arasında Recâizâde Mahmud Ekrem, Şeker Ahmed Paşa, Süleyman Nazif, Faik Âli Ozansoy, Abdülhak Hâmid Tarhan, Mustafa Reşid, Ali Ekrem Bolayır, Celâl Sahir Erozan, Ercümend Ekrem Talu, Ahmed Râsim, Macar Türkolog Ignácz Kúnos, Arminius Vámbéry, ressam Fausto Zonaro, piyanistler Enrico “Henri” Furlani ve Géza von Hegyei, kemânî Tatyos Efendi, dönemin maarif nâzırı Münif Mehmed Tâhir Paşa ve Paris sefiri Sâlih Münir Paşa’nın yanı sıra çeşitli ülkelerin elçilik erkânı gibi, İstanbul’un kültürel ve sosyal yaşamına yön veren isimler bulunur.

Hanımlara Mahsus Gazete. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphaneler ve Müzeler Müdürlüğü, Atatürk Kitaplığı Koleksiyonu.

1920’lerden 1940’lara Moda’da, dönemin önemli bir köşkü olarak kartpostallara dahi basılan Villa Wohl’da, eşi Celâl Sofu’yla birlikte “salon” kültürünü hatırlatan buluşmalara ev sahipliği yapan Melek Celâl, kuşkusuz ki Şair Nigâr’ın döneminin kültürel atmosferine sağladığı katkıdan ilham alır. Sofu çiftinin evinde ağırlanan, Cumhuriyet döneminin kültürel dönüşümünü kucaklamış çevrenin simaları arasında ise Yahya Kemal Beyatlı, Abdülhak Şinasi Hisar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Celâl Esad Arseven, Fazıl Ahmet Aykaç, Burhan Toprak, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi Türk edebiyatçıların yanında gazeteci Falih Rıfkı Atay, ressam Nazmi Ziya Güran, grafik tasarımcı İhap Hulusi Görey, Fransız mimar ve sanat tarihçisi Albert Gabriel, yine Fransız mimar ve ressam Louis Süe, Alman ressam Radhan, Polonyalı ressam ve heykeltıraş Roman Bilinski, Fransız ressam Léopold Lévy ve Alman heykeltıraş Rudolf Belling de yer alır.

Villa Wohl resimli kartpostal. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphaneler ve Müzeler Müdürlüğü, Atatürk Kitaplığı Koleksiyonu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphaneler ve Müzeler Müdürlüğü, Atatürk Kitaplığı Koleksiyonu. Sağda: Melek Hanım, Yahya Kemal ve arkadaşları Villa Wohl’un bahçesinde. Doğan Paksoy Arşivi.

Sanatkâr ve sosyal yönü kuvvetli, etkili bir kadın figür olarak derinden etkilendiği Şair Nigâr, genç Melek’in hatıratına çeşitli nüanslarla yansır. Aynı şekilde Melek de, Nigâr Hanım’ın on sekiz defter hacmindeki günlüğüne ailesiyle, özellikle de dönemin zarif simalarından anneannesi Eşref Hanım ve onun kuzeni Nasip Hanım ile birlikte konu olur. Dönemin yaşantısına dair canlı enstantaneler de sunan bu günlüklerde Melek, Şair Nigâr hakkındaki bir gözlemini şöyle dile getirir:

[…] Nigâr Hanımefendi de pek süsü sever kelli felli idi. Daima fanfrelüş [fırfırlı] elbiseler giyerdi. Boynunda kordonlar parmaklarında da yüzükler eksik olmazdı. Pek güzel olan dişleriyle kıtır kıtır kızarmış ekmek yerdi ve yemek hususunda pek müşkilpesent idi.

Melek Celâl’in “Leylâ ve Nigâr Hanımefendiler” başlıklı anı metni. Doğan Paksoy Arşivi.

Annesini erken sayılabilecek bir yaşta kaybetmiş, hüzünlü bir genç kadın olan Melek’in resme yeteneğini öngörmüş olması, Nigâr Hanım’ın sanatsal sezgisini ortaya koyar. Sanatı yaşamla sağlıklı bağ kurmanın bir yolu olarak gören şairin teşvik eden konuşması, Melek’in satırlarına şöyle yansır:

Seneler geçti annemi kaybettik. Evde artık saz şarkı kalmadı. Ben de artık genç kız olmuştum. Matemli evimize yine dostlarımız gelirdi. Pek hüzünlü bir günümde Nigâr Hanımefendi bana dedi ki “Kızım Melek, sen niye resim yapmıyorsun?” Hayretle yüzüne baktım. Çünkü ömrümde elimde fırça tutmamıştım. “Evet, ben dikkat ettim. Sen daima resimden bahseden kitaplar alıyorsun. Mutlaka senin resme istidadın vardır.” […] Hayatta bana en büyük zevki verecek ve beni her zaman teselli edecek meşgalemi bulmuştum.

Melek Celâl’e ait iki defterde bulunan “Leylâ ve Nigâr Hanımefendiler” ve “Leylâ ve Nigâr Hanımefendileri Tarif” başlıklı anı metinleri. Doğan Paksoy Arşivi.

İlk modern sanatçı kuşağının öncü kadın temsilcilerinden Melek Celâl’i resme yönlendirmesinin yanı sıra birçok kadına yazma ve yazdıklarını yayımlama cesareti aşılayan Nigâr Hanım, Leylâ Saz ve Fehime Nüzhet ile de arkadaştır.

Leylâ Saz Hanım

Melek Celâl’in anneannesi Eşref Hanım’ın dönemin aydınlarını buluşturan davetlerine sıklıkla teşrif eden Leylâ Hanım, Osmanlı kadınlarının toplumsal yaşamda görünür olmasında ve devlet kurumlarında eğitim almalarında büyük etkisi olan Tanzimat Fermanı’nın ilanından on bir yıl sonra, 1850’de dünyaya gelir. Çeşitli nâzırlıklarda ve valiliklerde bulunan, İstanbul şehreminlerinden olan, şair, sertabîb-i şehriyârî İsmâil Hakkı Paşa’nın kızı Leylâ Hanım, Sultan Abdülmecid’in kızlarından Münîre Sultan’ın yanına nedime olarak verilmesiyle, çocukluk ve ilk gençlik yıllarını sarayda geçirir. İlk eğitimini aldığı, piyano ve resim dersleri gördüğü saraydan, babasının Girit valiliğine tayiniyle ayrılır. Fransızca, eski Yunanca, hüsn-i hat, şiir ve aruz derslerini, alanlarında değerli isimlerden alan Leylâ Hanım, vilâyet mektûbî muavini şair Selim Sırrı Efendi ile evlenerek İstanbul’a gelir; Trabzon, Kastamonu, Ankara, Sivas gibi şehirlerde bulunsa da, eşinin vefatından sonra İstanbul’da kalır; tanınmış mimar Vedat Tek’in ve şehremini olarak görev yapmış Yusuf Razi Bel’in annesidir.

Leylâ Saz ve çocukları Yusuf Razi [Bel], Vedat [Tek], Nezihe [Beler] ve Feride [Ayni]. SALT Araştırma.

Osmanlı kadın hareketinin içinde yer alarak, arkadaşı Nigâr Hanım gibi, Hanımlara Mahsus Gazete’de yazar ve II. Abdülhamid tarafından, sadece kadınlara verilen Şefkat nişanına layık görülür. Ses getiren şiirleri olsa da, bestekârlığı ile daha iyi tanınan sanatçının çeşitli makam ve usullerde iki yüz kadar bestesinin olduğu bilinir; ancak bir kısmı konağındaki yangın nedeniyle kaybolduğundan, günümüze yalnızca 52 eseri ulaşmıştır. Bestelerinin sözlerinin çoğunu kendisi yazan Leylâ Hanım, aralarında Şair Nigâr Hanım’ın da yer aldığı arkadaş çevresinin şiirlerini de kullanmıştır. Güftesi Nigâr Hanım’a ait olan “Mâni’ oluyor hâlimi takrîre hicâbım” eserinin iki ayrı bestesinden birinin müellifidir.

Sonradan “Saz” soyadını alan Leylâ Hanım; Şair Nigâr Hanım ve Fehime Nüzhet Hanım ile birlikte Melek Celâl’in en sevdiği konuklar arasında yer alır. Anı defterine, onlar geldiği zaman şiir okunduğunu, saz çalındığını, şarkı söylendiğini yazan Melek, Leylâ Hanım’ı şöyle tasvir eder:

Leylâ Hanımefendi yuvarlacık, ufacık, kıvır kıvır beyaz saçlı idi. Miyop gözleriyle bir şeyi okumak için kâğıdı ta yüzüne yaklaştırıp yan yan bir bakışı vardı ki pek hoşuma giderdi. Giyinmesinde o zaman gözüme çarpan daima yakasında renkli güzel bir kurdela bağlı oluşu idi. Ben onlara baktığım için bazen çıkarıp saçıma bağlardı.

Melek Celâl’in “Leylâ ve Nigâr Hanımefendiler” başlıklı anı metni. Doğan Paksoy Arşivi.

Melek Celâl, Eşref Hanım’ın vefatı üzerine “Artık yalnız kaldım. Ben daha ne için yaşıyorum.” diyen ve ondan iki ay sonra vefat eden Leylâ Hanım’ın büstünü de yapmıştır. Aradaki fiziksel benzerlik göz önünde bulundurulduğunda, Melek Celâl’in Yaşlı Kadın Büstü isimli eseri Leylâ Hanım’ı tasvir ediyor olmalıdır. Sanatçı aynı hatıratta, heykelini yapmak için izin istediğinde bunu her zamanki nezaketiyle kabul eden ve poz esnasında çok güzel hikâyeler anlatan Leylâ Hanım’ın büstünün; o zamana kadar yaptığı büstler içinde ona en fazla zevk veren olduğunu belirtir.

Melek Hanım’ın yaptığı Yaşlı Kadın büstünün fotoğrafı. Doğan Paksoy Arşivi.

Fehime Nüzhet Hanım

II. Meşrutiyet’in özgürlükçü söylemini taşıyan tiyatro eserleri ve kadın hakları savunuculuğu ile tanınan Fehime Nüzhet Hanım’ın şair olarak benimsediği “Nüzhet” mahlası, 18. yüzyıldan bu yana Türk edebiyatında müşterek kullanılan, “iç açacak, insana ferahlık verecek yerlere gidip gezme, sevinme, neşe” anlamlarına gelen Arapça bir kelimedir. III. Ahmed tarafından Şirvan hanlığı takdim edilen Hacı Davud Han’ın soyundan gelen Fehime Nüzhet Hanım’ın doğum yılı ve eğitimine dair kesin bilgi bulunmaz. Derneklerde yaptığı konuşmaları, tiyatro oyunları ve şiirleri aracılığıyla, kadınları vatan mücadelesi hakkında bilinçlendirmesi ile tanınır.

Fehime Nüzhet Hanım ve oğlu Celâl Sâhir Bey. Taha Toros Arşivi. “Celâl Sâhir Bey, çok sevdiği annesiyle baş başa.”

II. Abdülhamid devri kumandanlarından Botgoriçeli İsmâil Hakkı Paşa ile olan evliliğinden oğlu Celâl Sahir Erozan da tanınmış bir yazardır. Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin [Türk Dil Kurumu] başkan vekilliğinde bulunduğu gibi, Atatürk’ün isteğiyle milletvekili olarak da görev yapan yazar, Fehime Nüzhet’in etkisiyle çocuk yaşta II. Abdülhamid’in huzurunda şiir okuyup, liyakat nişanıyla nakdî mükâfat alma fırsatını yakalar, döneminin tanınmış dergilerinde yayımlanır, Servet-i Fünûn’un en genç şairi olur ve Fecr-i Âtî’nin kurucularındandır.

Kurtuluş Savaşı döneminde hemşire ve hastabakıcılar. Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, Görsel Koleksiyon.

Balkan Savaşları’nda gönüllü olarak çalışan, Bakırköy’deki hastanelerin faaliyetlerinin devamı için para topladığı gibi, yönetime yardım edip, hastabakıcılık da yapan Fehime Nüzhet, Müdâfaa-i Milliye Kadınlar Heyeti’nin orduya yardım için Darülfünun’un konferans salonunda düzenlenen toplantılarında, aralarında Şair Nigâr’ın da bulunduğu ünlü dönem kadınlarıyla birlikte milliyetçi nutuklar verir. Döneminin toplumsallığını ortaya seren iki tiyatro piyesi, sahneye konulmuş olması bakımından önemlidir. Hem divan edebiyatı geleneğinde şiirler söyleyen hem de batılı tarzda eserler veren edebiyatçı; yazdıklarını eylemleştirerek, vatanın esaret tehlikesine karşı kadınları birlik olmaya çağıran söylemleriyle pek çok kadına ilham olur. Melek Celâl’in hatıralarındaki cesur ve cevval tasviri, hakkında sınırlı bilgi bulunan Fehime Nüzhet’in kişiliğine dair ipuçları taşır:

Fehime Hanımefendi’den biraz korkardım. Erkek gibi geniş kalın sesi ile herkesten başka idi. Kendi şair olduğu gibi oğlu Celâl Sahir Bey de şair idi. Bizde misafir olduğu bir gün hareket-i arz [deprem] olmuştu. Korkudan ağlamağa başlamış bir kenara büzülmüştüm. Kalın gür sesi ile Fehime Hanımefendi bana hitaben: “Gel kızım gel korkma nerede hareket orada bereket!” diye teselli etmeğe çalıştı.

Melek Celâl’in “Leylâ ve Nigâr Hanımefendiler” başlıklı anı metni. Doğan Paksoy Arşivi.

Daha fazla bilgi için:

Antmen, Ahu. “Bir Varmış Bir Yokmuş: “Ressam Bayan Melek Celâl.” Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını: Bütün Yönleriyle Melek Celâl, 56–97. İstanbul: Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 2023. Sergi kataloğu.

Bekiroğlu, Nazan. “Ressam Melek Celâl ve Şair Niğâr Hanım.” Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını: Bütün Yönleriyle Melek Celâl, 98–109. İstanbul: Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 2023. Sergi kataloğu.

Bekiroğlu, Nazan. Şair Nigâr Hanım. İstanbul: İletişim Yayınları, 1998.

Bekiroğlu, Nazan. “Nigâr Hanım.” TDV İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi, 2007), 33:83–85.

Davis, Fanny. The Ottoman Lady: A Social History from 1718 to 1918. Westport, CT: Greenwood Press, 1986.

Demir, Necla. “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Geçiş Kuşağında Öncü Kadın Heykeltraşlar.” Yüksek Lisans Tezi, Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022.

Ekdal, Müfid. Kapalı Hayat Kutusu: Kadıköy Konakları. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008.

Göle, Nilüfer. Modern Mahrem: Medeniyet ve Örtünme. İstanbul: Metis Yayınları, 1998.

Kanter, Beyhan. “Fehime Nüzhet’in Tiyatro Eserlerinde Meşrutiyet Dönemine Yönelik Siyasî ve Sosyal Vurgular.” Erdem İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, sayı 68 (2015): 51–64.

Kappert, Petra. “Nigâr Hanım: Dichterin und Dame von Welt im ausgehenden Osmanischen Reich.” Frauen, Bilder und Gelehrte: Studien zu Gesellschaft und Kunsten im Osmanischen Reich / Arts, Women and Scholars: Studies in Ottoman Society and Culture. Festschrift Hans Georg Majer, cilt 1, hazırlayanlar Sabine Prätor ve Christoph Neumann, 315–332. İstanbul: Simurg, 2002.

İstanbul Kadın Müzesi. http://www.istanbulkadinmuzesi.org/

Pustu, Yusuf. “Osmanlı-Türk Devlet Geleneğinde Modernleştirici Unsur Olarak Bürokratik Elitler.” Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 9, sayı 2 (2007): 197–214.

[Sadak], Necmeddin Sadık. “Türk Kadınları ve Harp.” Sabah, 11 Haziran 1917.

Şair Nigâr Hanım. Günlük, 2 cilt. Hazırlayan Zeynep Berktaş. İstanbul: Timaş Yayınları, 2021–2023.

Tataryan, Nora. “Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminde Bir Kültürel Üretim Mekânı Olarak Salon.” Ev: Tarihsel, Toplumsal ve Sembolik Bir Mekân Olarak Anlamı ve Dönüşümü, hazırlayan Pınar Melis Yelsalı Parmaksız, 35–45. İstanbul: Nika Yayınevi, 2023.

Tongo, Gizem. “Melek Celâl Sofu, Kadın Ressamlar ve Osmanlı’nın Son On Yılı.” Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını: Bütün Yönleriyle Melek Celâl, 36–55. İstanbul: Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 2023. Sergi kataloğu.

Turan, Namık Sinan. “Melek Celâl Sofu ve Bir Kuşağın Hikâyesi.” Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını: Bütün Yönleriyle Melek Celâl, 12–35. İstanbul: Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 2023. Sergi kataloğu.

Özeroğlu, Zehra-Erdoğan, Mustafa. “18. Yüzyıl Divan Şairi İsmail Nüzhet Efendi ve Dîvânı.” Turkish Academic Research Review 8, no. 3 (2023): 1151–1177.

Yakın, Meltem. “Türk Resminde Melek Celal Sofu’nun Yeri ve Önemi.” Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005.

--

--