Konak Eğitiminden Köy Enstitüleri’ne Kadınların Eğitimi

Sakıp Sabancı Müzesi
8 min readApr 16, 2024

--

Geç Osmanlı’dan erken Cumhuriyet’e uzanan süreçte kız talebelerin eğitimini ele alıyor, Tanzimat’ın ilanıyla yaygınlaşmaya başlayan eğitim kurumlarına kadınların toplumsal yerine katkısı odağında, sınıfsal bir çerçeveden bakıyoruz. Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun yıldönümünde, üst sınıf ailelere mensup olmayıp “konak eğitimi” alma ayrıcalığına sahip olmayan kız çocuklarının da aydın kadınlar olarak yetişebildiği erken Cumhuriyet döneminde Melek Celâl’in ve çağdaşı aydın kadınların eğitim geçmişine göz atıyoruz…

Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla yaygınlaşmaya başlayan eğitim kurumlarından önce, üst sınıf ailelere mensup kız çocuklarının yabancı mürebbiyeler eşliğinde; yabancı dil, müzik ve resim derslerini kapsayan, Avrupai bir eğitime tabi oldukları bilinmektedir. “Konak eğitimi” olarak adlandırılan bu yetiştirme tarzı; Osmanlı’da geniş bir bölgeyi idaresi altında tutan Tepedelenli Ali Paşa’nın soyundan gelen Melek Celâl için de söz konusu olur. Köklü, kültürlü ve varlıklı bir aileye mensup olmanın sosyoekonomik ayrıcalıklarıyla büyüyen Melek, döneminin İstanbul’unda seçkin ailelerin kızlarının yaşamındaki pek çok nüansı taşır. Avrupa modasını Tanzimat sonrası kentli Osmanlı ailelerine taşıyan terziler ve evde Avrupa âdâb-ı muâşeretine uygun bir teşrifat içinde hizmet veren yardımcılar da ev yaşantısının bir parçasıdır. Resme ve güzel sanatlara olan tutkusunun şekillendiği kültürel ortamda, ona ilham veren önemli aile dostları yer alır. Bu tanınmış şahsiyetler arasında, Tanzimat’ın açılımlarıyla oluşan yeni aydın grubunun üst sınıf kadın üyelerinden Şair Nigâr, Leylâ Saz ve Fehime Nüzhet de vardır.

Melek’in gençliği. Doğan Paksoy Arşivi.

Osmanlı ordusunda miralay [albay] rütbesine kadar yükselen babası Abdurrahman Ziya Bey de Melek’in kültürel donanımına büyük katkı sağlar. Tüm çocukluk fotoğraflarında babasıyla bir arada olması — ki o dönemde fotoğraf çektirmek, başlı başına bir kültürel göstergedir — dönemin seçkin ailelerindeki baba-kız ilişkilerini ortaya serdiği gibi, kadının Tanzimat sonrası yeni bir toplumsallık kazanan özneliğine de dikkat çeker. Melek’in ilk resim derslerini asker ressamlardan biri olan dayısı Kâzım Bey’den aldığı düşünülür. Tanzimat ile modernleşen eğitim kurumlarının başında askeriyenin olması, çocuklarına Batılı tarzda eğitim aldıran ailelerin de asker kökenli olmasını beraberinde getirir. Dönemin aydın kadın zümresi, özel eğitime erişimi olan, üst sınıf ailelere mensup kız çocuklarından oluşur. Konaklarda verilen eğitim ile, devlet kaynaklı okullarda kız çocukları için oluşturulan müfredat arasındaki fark büyüktür.

Melek sekiz yaşındayken, babası Abdurrahman Ziya Bey ile. Atelier Phébus. Özel Koleksiyon.

Nezihe Muhiddin, Halide Edib ve Şükûfe Nihal gibi, Melek’in çağdaşı olan tanınmış aydın kadınlar da, üst sınıf ailelerin özel eğitimli kızlarıdır. Kadının toplumdaki yeri ve eğitimi için sürdürdükleri mücadelede hem yazılı eserler verir hem de çeşitli okullarda eğitmenlik yaparlar. Geç Osmanlı’dan erken Cumhuriyet’e uzanan süreçte kadınların siyasal hakları için mücadele eden, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın kurulmasından iki ay önce, on üç kadın arkadaşıyla birlikte Türkiye’nin ilk siyasal partisi olan Kadınlar Halk Fırkası’nı (KHF) kuran; kuruluşu için valilikten faaliyet izni alamayınca da oluşumu Türk Kadınlar Birliği adı altında, bir dernek olarak devam ettiren feminist yazar Nezihe Muhiddin de, çağdaşı Melek gibi, evde özel eğitim alır, yabancı dil öğrenir ve aile yakınlarının ev toplantılarına tanık olarak, kendini erken yaşta edebiyat ve toplumsal sorunlara odaklanan, değerli bir tartışma ortamının içinde bulur. Kız İdâdi Mektebi’nde öğretmen olarak çalıştığı yıllarda, aynı okulda ders veren Halide Edib ile tanışır. II. Abdülhamid döneminde açılan ilk kız idâdileri, kızlara lise seviyesinde eğitim verme teşebbüsünün ilk örneği olması bakımından önemlidir. İdâdiler, İstanbul dışındaki şehirlerde ancak Cumhuriyet döneminde mevcudiyet gösterebilmiştir.

Döneminin en çok eser veren ve yurt dışında en çok tanınan Türk yazarlarından olduğu gibi, Milli Mücadele sırasında cephede görev alarak savaş kahramanı sayılan Halide Edib de, üst sınıf bir ailenin kızı olarak, evde ayrıcalıklı bir eğitim görmesinin ardından, eğitimine Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde devam eder ve 1901’de bu özel okuldan mezun olan ilk Müslüman kadın olur. Kız talebeleri özel okullara yönlendiren başlıca nedenlerden biri, devletin nitelikli eğitim talepleri karşısındaki yetersizliği olmalıdır. Tanzimat’la birlikte başlayan eğitim seferberliğinin niteliği, Meşrutiyet döneminde tartışılan konulardan biridir; eğitim kalitesinin yükseltilmesi hedeflenir.

Meşrutiyet dönemine uzanan sürece bakılırsa, Sultan Abdülmecid döneminde Fransa’nın Duruy Kanunu’ndan yararlanılarak hazırlanan 1869 Maârif-i Umûmiyye Nizamnâmesi ile kızlar için öğretmen okulu açılması ve ortaokul seviyesindeki rüşdiyelerin sayısının artırılması önemli bir adımdır. Öte yandan, rüşdiyelerdeki kız öğrenci sayısı Cumhuriyet’in ilk yıllarında bile erkek öğrencilerin sayısına erişemez. Üstelik, erkek rüşdiyelerinin aksine, kız rüşdiyelerinin eğitimi, talebelerin toplumda bir yer edinmeleri, üretime katkı sağlamaları, çalışma hayatında kendilerine alan açabilmelerinden ziyade faydalı evlatlar yetiştirip, eş ve annelik rollerini daha iyi yerine getirebilmeleri amacıyla temellendirilir. Kız rüşdiyelerinde kadın öğretmenlerin nakış dersi dışındaki dersler vermesi, ancak 1873’te mümkün olur. 1870’de sınavla otuz iki öğrenci alan Dârülmuallimât’ın [Kız Öğretmen Okulu] ilk mezunları olan bu kadınlar, resmi mesleki eğitim almış ilk kadın öğretmenlerdir.

Nezihe Muhiddin ve Halide Edib de Dârülmuallimât’ta öğretmen olarak çalışırlar. Nezihe Muhiddin’in Dârülmuallimât’a Maarif Nezâreti tarafından İktisâd-i Beytî ve Hıfzısıhha öğretmeni olarak atanmasında, II. Meşrutiyet döneminde eğitimin ıslahı üzerine ses getiren yazıları etkili olur.

Dönemin edebiyat ve fikir alanında öne çıkmış bir başka yazarı olan Halide Edib de, iyi eğitim almadığı sürece kadının, kendisine verilen haklardan faydalanamayacağına inanarak, kız talebelerin eğitimi için büyük çaba gösterir, metinlerinde talim ve terbiye konularına eğilir. Yeni Turan adlı ütopik romanında kadınları İstanbul dışında, Erzurum’da okullar açarken tahayyül eden yazar, Talim ve Terbiye adlı eserinde ise Amerikalı eğitimci Horn’un İlm-i Talimin Psikolojik Esasları eserinden yola çıkarak, genel eğitim düşünceleriyle birlikte, öğretmenlere çeşitli tavsiyeler sunar. Dârülmuallimât’ta pedagoji öğretmenliğine tayin edilmesi, 31 Mart Vak’asını takiben yazıları nedeniyle Mısır’a ve ardından İngiltere’ye kaçmasının ardından, 1909’da yurda dönmesiyle gerçekleşir.

II. Abdülhamid döneminde rüşdiyelerin taşrada da yaygınlaştırılıp üç katına çıkarılması ve kadın istihdamını artırmak üzere sanayi mektebi açılması; kız talebelerin kültürel gelişimine katkıda bulunsa da, aralarında Nezihe Muhiddin ve Halide Edib’in de olduğu Meşrutiyet aydınları eğitimin kalitesini sorgular; amacını, düzeyini ve biçimini tartışır. İslamcılar liseye kadar eğitimi desteklerken, Batıcılar ve Türkçüler kadının toplumsal yeri için sınırsız bir eğitimi savunur ve hükümetin desteğiyle kız talebelere yüksek öğrenim ve diğer alanlarda da eğitim imkânları sağlanır. Kız talebelere yönelik dersler 1914’te İstanbul Dârülfünûnu’nda başlar. 1919’da Darülfünûn’un Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’nü bitirerek “Türkiye’de Darülfünûn’dan mezun ilk kadın” unvanının sahibi olan Şükûfe Nihal; Kadınlar Halk Fırkası’nın kurucularından biri olarak, kadınların seçme ve seçilme hakkı konusunda, kendisinden yaşça büyük olan Nezihe Muhiddin ve Halide Edib ile birlikte mücadele verir ve onlar gibi, eğitmenlik görevini benimser. 1896’da, Melek Celâl ile aynı yıl doğan Şükûfe Nihal de, ayrıcalıklı bir miralay çocuğu olarak, eğitimine evde özel hocalardan ders alarak başlar.

17 Nisan 1940’ta kurulan Köy Enstitüleri, ayrıcalıklı ailelerden gelemeyen kız çocuklarının eğitimi ve toplumdaki yeri için önemli bir kırılma noktasıdır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında ülkenin başlıca sorunlarından biri halen eğitimsizliktir ve Köy Enstitüleri, eğitimin taşraya ulaştırılabilmesi için başvurulan çözümlerin en etkilisi olur. Köy Enstitüleri’nin ana amacı köylü çocukları eğiterek köylerine öğretmen olarak dönmelerini, bir sonraki nesli yetiştirmelerini sağlamaktır. Bu öğretmenler yalnızca temel dersleri öğrenmekle kalmaz, gittikleri bölgedeki çocukları ve bölge halkını günlük yaşamlarında da destek olabilecek bilgilerle donatır. Halk oyunlarından yöresel yemeklere, tarımdan ilk yardıma; hayatı köy halkı için kolaylaştıracak her türlü bilgiyi köylülere aktarırlar. Enstitülerde öğrencilere yabancı diller ve kültürler de öğretilir, uluslararası kapasitede öğretmenler olarak mezun olmaları sağlanır.

Köy Enstitüsü’nde mandolin dersi. Mahmut Tantekin Arşivi.

Konak eğitimi alabilen ayrıcalıklı kız çocukları için kadın ve erkeklerin bir arada bulunduğu ortamlar olağan olsa da, seçkin zümreye mensup olmayan kız çocukları için bu türden bir kamusallık ancak Köy Enstitüleri ile mümkün olur. Köylerinden seçilen parlak kız ve erkek öğrenciler karma bir şekilde yatılı okullarda okur ve köylerine Cumhuriyet’in ilk öğretmenleri olarak atanmaya başlarlar. Enstitülerde karma eğitim uygulanması, başta ailelerin kız çocuklarını bu okullara göndermesini zorlaştırsa da, kız öğrenci sayısı zamanla artar. Konaklarında eğitim almış kadınların sanatlarını icra ederek, yayınlar yaparak, Kadın Birlikleri kurarak tüm kadınlar adına toplumda edindikleri yer, Köy Enstitüleri’nden mezun kadın öğretmenlerin köylerdeki kız çocuklarını eğitmesiyle büyür. Eğitim alma şansına erişen her bir kız çocuğu bu halkayı genişletmeye devam eder.

Tanzimat’ın ilan edilmesini izleyen süreçte Osmanlı kadını, ancak üst düzey gelir gruplarına mensup ise belirli bir kamusal görünürlük kazanarak; yabancı dil bilen ve bir müzik aleti icra edebilen bir entelektüel olarak yetişir. Cumhuriyet’e uzanan dönemde ise, eğitimin devlet destekli olarak kurumsal hale gelmesi, dernekler ve yayınları kapsayan çeşitli örgütlenmeler, savaşlar sırasında ve sonrasında oluşan istihdama katılım ile tüm kadınların toplumsal hayattaki mevcudiyeti ve eğitime erişimi artar. 1934’te Türkiye Cumhuriyeti genel seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına sahip oldukları bir noktaya gelirler. 1936’da Eski Büyük Millet Meclisi Kürsüsünde Kadın adlı eseriyle ilk kadın milletvekillerini ölümsüzleştiren Melek Celâl, Osmanlı’da sınıfsal bir karakter taşıyan kadın özgürleşmesinin, Cumhuriyet ile birlikte ulaştığı eşitlikçi ortamı başarıyla ortaya koyar.

Solda: Melek Cêlal Sofu (1896–1976), Eski Büyük Millet Meclisi Kürsüsünde Kadın, 1936. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu. Env. no. 206/619. Sağda: Hatı Çırpan, Eski Büyük Millet Meclisi Kürsüsü’nde yemin ederken, 1 Mart 1935.

Hem Melek Celâl’in resimleri arasında hem de Türk resminde farklı bir yeri olan bu tablo; Ankara’nın Kazan Köyü’nde doğan, Harf İnkılabı’nın ardından açılan Millet Mektepleri’nde okuma-yazma öğrenen, 1933’te kadınlara muhtar olma hakkı verilmesiyle köyünün muhtarı olan, ardından da 1935 seçimlerinde TBMM’ne giren on sekiz kadın milletvekilinden biri olan ve kürsüde yemin ederken bir fotoğrafı bulunan Hatı Çırpan gibi, mecliste söz hakkı kazanan tüm kadınları temsil eder. Fotoğraftan çalışıldığı düşünülen yağlıboya resim, kürsüdeki kadının yüzünü aydınlatan ve anonimleştiren beyaz ışığıyla, tek bir kişinin yüzünün tasviri olmanın ötesine geçer.

Okuma önerileri:

Altın, Hamza. “Halide Edip’te Eğitim Fikri ve Onun Talim ve Terbiye İsimli Eseri.” OPUS-Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi 14, sayı 20 (2019): 1861–1895.

Antmen, Ahu. “Bir Varmış Bir Yokmuş: ‘Ressam Bayan Melek Celâl.’” Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını: Bütün Yönleriyle Melek Celâl, 56–97. İstanbul: Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 2023. Sergi kataloğu.

Baykurt, Fakir. Unutulmaz Köy Enstitüleri. İstanbul: Literatür Yayınları, 2022.

Berktay, Fatmagül. Tarihin Cinsiyeti. İstanbul: Metis Yayınları, 2003.

Çakır, Serpil. “Siyasal Yaşama Katılım Mücadelesinde Türk Kadını.” Kadınlar ve Siyasal Yaşam, hazırlayan Necla Arat, 131–142. İstanbul: Cem Yayınevi, 1991.

Çakır, Serpil. Osmanlı Kadın Hareketi. İstanbul: Metis Yayınları, 1994.

Dalakoura, Katerina. “İstanbul’da Yayınlanan Rumca Kadın Dergilerinde Eğitim Tartışmaları.” Çeviren Gülsün Aivali-Aksoy. Kebikec 16, sayı 31 (2011): 29–52.

Davaz, Aslı. Eşitsiz Kız Kardeşlik: Uluslararası ve Ortadoğu Kadın Hareketleri, 1935 Kongresi ve Türk Kadın Birliği. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2014.

Davis, Fanny. The Ottoman Lady: A Social History from 1718 to 1918. Westport, CT: Greenwood Press, 1986.

Demir, Mine. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kadın Eğitiminde Biçki Dikişin Yeri (1908–1952). İstanbul: Libra Kitap, 2019.

Demir, Necla. “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Geçiş Kuşağında Öncü Kadın Heykeltraşlar.” Yüksek Lisans Tezi, Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022.

Göle, Nilüfer. Modern Mahrem: Medeniyet ve Örtünme. İstanbul: Metis Yayınları, 1998.

Işın, Ekrem, haz. Düşünen Tohum Konuşan Toprak: Cumhuriyet’in Köy Enstitüleri 1940–1954. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, 2012. Sergi kataloğu.

Köksal, Duygu ve Anastasia Falierou, haz. A Social History of Late Ottoman Women: New Perspectives. Leiden: Brill, 2013.

Pustu, Yusuf. “Osmanlı-Türk Devlet Geleneğinde Modernleştirici Unsur Olarak Bürokratik Elitler.” Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 9, sayı 2 (2007): 197–214.

Sancar, Serpil. Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti: Erkekler Devlet, Kadınlar Aile Kurar. İstanbul: İletişim Yayınları, 2022.

Yeşil, Nilüfer. “Nezihe Muhiddin, Kadın Gotiği ve Gotik Kahramanlar.” Yüksek Lisans Tezi, Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009.

Zihnioğlu, Yaprak. Kadınsız İnkılap: Nezihe Muhiddin, Kadınlar Halk Fırkası, Kadın Birliği. İstanbul: Metis Yayınları, 2019.

--

--